Serra Hanım’ a güzel yazısından dolayı teşekkür ederiz.
Yazıyı internet sitesini ziyaret ederek okuyabilirsiniz.
serrafoodie.com/tepe-kahve-cetinin-yeri
Eurovision yari finali sonrasi Manga’yi onlarca kere dinledikten sonra Ajda’dan Soz’u repeate alip Urla uclemesinde son yaziya gecebiliriz.
Seyahate cikarken aklimda gidilecek 2 yer vardi biri Langusta, done!
Digeri de Tepe Kahve’de (Urla’da Izmir Yuksek Teknoloji Enstitu’sunu gectikten 6km sonra tel : 0232 772 81 91) kahvalti..
Biz tepe filan deyince , tepede deniz manzarali bekliyorduk dag manzarali cikti. Gerci yemekler gelmeye baslayinca pek umurumuzda olmadi. Manzara filan gormez oldu gozumuz.
Fisir fisir akan sularin arasindan tum mekani turladiktan sonra biz asagida kalan seti tercih ettik, daha az ruzgar aliyordu. Yoldan kacmak icin ust tarafa gittik ilk, orada daha yesillik vardi yoldan da uzaktik ama zaten cok islek bir yol degil. Yahu amma uzattim kahvalti gelince zaten bunlarin hic onemi kalmiyor, hepsi detay oluyor. Piril piril (bu durum tabi cok uzun surmeyecekti) acilmis servislerimizle masamiza gectik.
Kahvaltimizi, peynirli ve sucuklu sahanda yumurtalarimizi soyledik. Biz biraz nefes aliriz diye beklerken aninda hepsi geldi. Agzimiz acik bakakaldik tabi.
Imren’den sonra daha fazla ne olabilir diye dusunurken Izmir bizi hergun biraz daha sasirtmaya devam ediyordu..
Bunlar gelenlerin bir bolumu. Bir kere gozukmeyen sandalye uzerine koydugumuz ekmekle, (sicacik lavas, beyaz ekmek ve eksi mayali koy ekmegi), bir de ilerleyen dakikalarda gelecek olan tabaklarin uzerine 2. kat olarak cikacagimiz sahanda yumurtalar ve gozleme var.
Gordugunuz gibi tabaklarimiza pek yer kalmadi.
Mutlu muyum neyim?!
Zeytinlerin muhtesemliklerini farkettiniz mi?
Aslinda bu resimler yeterince guzel anlatiyor nasil olduklarini ama siyah zeytinle ilgili bir cift laf etmek istiyorum cunku resimden de anlasilacagi gibi bizim Istanbul’da alisik olduklarimizdan biraz farkli. Goruntu igde gibi, sanki az once agacindan kopartilip getirilmis gibi. Tada gelince de ben cekirdeginden kolayca ayrilan zeytinleri tercih ediyorum, bu pek oyle degil. Taze olmasindan dolayi herhalde daha yumusak bir zeytin, uzerinde kekik ve zeytinyagi icinde cok basarili olmus.
Bal-kaymak uzagimda oldugu icin onlari cekememisim ama diger seker komasi sorumlulari karsinizda.
Ilk resimdeki karabas otu receli. Ben bu otun kurusunu cay gibi balla iciyordum icine bir de cubuk tarcin atip, oksuruge iyi geliyormus. Yalniz dikkat edin sakinlestirici de ozelligi var, ozellikle calisirken icmeyin yoksa feci bi sekilde esnemeye baslayabilirsiniz. Bu recele ilk kez rastladim. Goruntu muhtesem, tadi da oyle. Biraz keskin bir tadi var ama.
Diger resim ise bir klasik olan lor uzeri kara dut receli. Bu onceki gunkine gore daha hafifti. Eksi mayali koy ekmegiyle poz verdirdim!
Bunlar da tuzlu yildizlar. Ilk resimdekini Melis ve Oyku pek sevdiler. Adinin ne oldugunu bilemiyorum ama tarif etmek gerekirse, kesilmis yogurt, ya da labnenin daha lor kivaminda olani ya da ya da en kolayindan cottage cheese diyelim! Zeytinyagi ve kirmizi biber serpilmis. Ben biberden dolayi pek bulasmadim, bir tek peynirinden tattim ve begendim. Kahvaltida patlican ve biber kizartma ne arar diyebilirsiniz, biz de dedik ama oranin spesiyalitesiymis. Kendi yetistirdikleri patlican ve biberlerden yapiyorlarmis. Begenildi, onaylandi.
Son resimdeki Oyku’nun kompozisyonu, ekmege surulmus salca ve en uzerinde de cottage cheese goruyoruz. Yummy!
Tum bu yemekler geldikten sonra gozum hala doymadi ve yan masalara gidenleri kesmeye basladim. Gozlemeler baya bayaa istah acici geldi.
Hemen patatesli soyledik.Iyiki de soylemisiz. Hafif citirimsi yumusak hamurda biraz tuzluca olan patatesler cok guzel bir uyum icindeydiler. Genelde hep sert bir hamurla gozleme yapilir ama bu biraz daha krepimsiydi.
Yine doyduk! (Sonunda)